Acun Platin dergisine kapak oldu




Kariyerine muhabir olarak başlayan Acun Ilıcalı, şimdi tüm TV kanallarını peşinden koşturan bir medya yıldızı. PLATİN dergisi nisan sayısında Acun Medya’yı rakamlarıyla kapağına taşıdı


SHOW TV’deki “Var mısın Yok musun” yarışmasının reyting şampiyonu ismi Acun Ilıcalı, iki yıl önce kurduğu Acun Medya yapım şirketiyle başarıdan başarıya koşuyor. Şov dünyasında muhtemelen 2008’in vergi şampiyonu olması beklenen Acun Ilıcalı, PLATİN’den Füsun Akay’a kariyerindeki kilometre taşlarını anlattı. Derginin kapak çekimleri için Çırağan Place Kempinski İstanbul’da Damat Tween marka smokin giyen Ilıcalı, Necdet Kösedağ’ın objektifine poz verdi.

İşte Acun’un PLATİN’e anlattıkları...

Çiller döneminde dövizden battım!

TİCARETE 1993 yılında Bağdat Caddesi’nde bir kot dükkanı açarak atıldım. Yurtdışından arkadaşımla markalı jean ve gömlek getirmeye başladık. O dönemde 501 çok modaydı. Armani, Valentino, Versace marka kotlar da getiriyorduk. Sonra ikinci dükkan da açtık. Ancak aynı yıl Tansu Çiller döneminde döviz krizi oldu. O sırada çok ciddi mal almıştık. Aldığımız malı satsak borcumuz ödenmiyordu. Döviz olarak borçlandığımız için borç dörde katlandı ve battık.

110 dolar maaşla televizyona girdim

KENDİ işimiz batınca kriz döneminde bari maaşlı bir işe gireyim dedim. Şimdi Kanal D’nin Genel Müdürü olan İrfan Şahin o yıllarda Show TV’de mali kontrolördü. İrfan Abi, bizi İlker Yasin’le tanıştırdı. Çok sıcak bir futbol muhabbeti yaptık. İlker Abi şaşırdı, çünkü futbol manyağıydık. Inter-Milan maçını izlemeye İtalya’ya gidiyorduk mesela. Bizdeki bu enerjiyi görünce denemek üzere aldı. O zamanki kurla maaşım 110 dolar ediyordu, yani bugünün parasıyla yaklaşık 150 YTL filan.

İngilizcem’le TV’de çok hızlı yükseldim

BİR gün beni Beşiktaş antrenmanına yolladılar. Futbolcularla samimiyet kurmaya başladım. En önemli futbolcuyu 10 saniye sonra canlı yayına çıkarıyordum.
Konuşma yasağı bana işlemiyordu. İngilizcem iyiydi, örneğin Beşiktaş’ın o zamanki teknik direktörü Christoph Daum’un dediklerini anında tercüme ediyordum.
Tüm bunlar ekrandan da belli olmaya başlayınca yükselme devrim başladı.

TRANSFERDE AKIL HOCASI AMOKACHİ

ACUN’un hayatındaki dönüm noktası Şansal Büyüka ekibine transfer oluşu. O geceyi şöyle anlatıyor: Beşiktaş’la uçaktan indik. Kamp dönüşü gece 03.00 filan. Telefon çaldı, açtım. Şansal Abi’nin yardımcısı Ferhan Tezcan arıyor. Yanımda Nijeryalı futbolcu Amokachi var. Beni transfer etmek istediklerini söyledim. “Şimdi ne alıyorsan 10 katını iste. Ben 10 milyon dolarlık futbolcuyum kimse beni bu saatte istemedi” dedi. Büyük havayla Şansal Abi’yle buluştum. 10 katını isteyemedim ama 7 katından kapıyı açtım. Şansal Abi de ‘Seve seve’ deyince transfer oldum.

SHOW TV, peşin bire 8 kazanıyor

BİZİM maliyetimiz bir dizinin 5’te 1’i kadar. Diziler artık eskisi kadar kârlı değil. Show TV, Var mısın Yok musun’dan her gece 1’e 7-8 kazanıyor. Ama bizim de masrafımız çok. Bir günde sadece yemeğe harcadığımız para 4-5 bin YTL. Kanalın alacağı reklam sayısı belli, 7 dakikadan 4 kuşak, toplam 28 dakika. Her reklamveren talip olduğunda kim parayı daha önce verirse kanal onu seçiyor. Bu 28 dakikalık reklam kuşağından kanalın elde ettiği gelir tahmininen 500 bin YTL. Ve Show TV bu parayı 5-6 ay vadeli çekle değil, peşine yakın bir likiditeyle tahsil ediyor.

Acun Medya 5 kişi başladı şimdi 35 kişi

ACUN Firarda’yı dört yıl yaptıktan sonra, 2006’da Acun Medya’yı kurmaya karar verdik. Önce Fear Factor’ü yaptım, çok başarılı oldu. Onun üzerine Survivor’lar geldi. Şirket ilk kurulduğunda ben, Esat, Çaykun, Feridun ve kameramanımızla 5 kişiydik. Şimdi proje bazında çalışanlarla 35 kişiyi bulduk. Tüm çalışanların maaşları 100 bin YTL civarında. Toplam gider de 130 bin YTL’yi buluyor.

İşte Acun, işte Ilıcalı Ailesi..


Röportaj yapmak için aradığımda, kendimi yarışmaya katılmış gibi hissettim. Hatta hissetmekle kalmadım, bizzat yarıştım. Çocukları ve eşiyle röportaj yapma isteğime, “Hamdi Bey’i vereyim” teklifiyle karşılık verdi. Hiç düşünmeden kabul ettim. Milyonların merak ettiği Hamdi Bey’i ben görecektim. “Teklifine varım” dedim. Ancak kanal yönetimi bu duruma pek sıcak bakmayınca, biz de ilk teklife geri döndük. İyi ki de döndük. Böylece yarışmadan, Acun Ilıcalı’nın güzel ailesini tanımış olarak ayrıldım.



Nasıl tanıştınız?


Acun Ilıcalı: Bağdat Caddesi’nde kotçu dükkanım vardı. O zaman kot satıyordum. Zeynep annesiyle birlikte kot almak için bizim dükkana geldi. Dükkana girer girmez ona aşık oldum. Hemen annesinin nerede çalıştığını öğrendim. Bağdat Caddesi’nde bir mağazada müdürlük yapıyordu. Ben de o mağazaya gittim. Yaz tatili olduğu için Zeynep de annesinin yanındaydı.



İlk görüşte sizi ne etkiledi?


A.I: Çok sempatik, çok güler yüzlüydü. Hem güzel hem de neşeliydi. Ama eşim benden ilk görüşte hoşlanmadı. Yüzümde iki parmak sakal, altımda eşofman vardı. İlk gördüğünde beni çok itici bulmuş.


Zeynep Ilıcalı: Öyle gerçekten. 17 yaşındaydım. Aramızda 7 yaş var. Acun 24 yaşındaydı. 24 yaş bana göre büyüktü. Acun’a hiç o gözle bakmadım. Zaman geçti, tanıdıkça sevmeye başladım.



Zeynep Hanım’ı tavlamak çok zor oldu galiba...


A.I: Çok zor oldu. Zeynep’i 8 ay kovaladım. Ama kafama koyduğum her şeyi yaptığım için bunu da başardım.


Z.I: Merdivenlere çiçekler dökmüştü. Posta kutuma mektuplar koyuyordu. Her genç kızın hayalinde yok mudur böyle şeyler. Bu olaydan bir sene sonra da birlikte olmaya başladık.



Flört döneminiz ne kadar sürdü?


A.I: 9 yıl sürdü. 93’te tanıştık. 2003’te evlendik.



Neden bu kadar uzun sürdü?


A.I.: Ben açıkçası pek evliliğe meyilli değildim. Ama 9 yıl laylaylom geçtikten sonra bir yerden sonra ilişkinin adını koymanız gerekiyor. Bir insanla 9 sene geçiriyorsan artık o saatten sonra evlenmemen için de bir sebep kalmıyor.



Evlenme teklifi nasıl geldi?


A.I: Çok anormal bir evlilik teklifi yapmadım. 10 senelik bir ilişkinin üzerine komik olurdu. Ben zaten özel günlerde özel kutlamalar yapmaya da karşıyım. Mesela Sevgililer Günü bana biraz zorlama geliyor. Sevgililer Günü’nde Zeynep’e özel bir davranış içine girmem ters geliyor. Alakasız bir çarşamba günü ona çiçek göndermek dahadoğal.



Zeynep Hanım da sizin gibi mi düşünüyor?


A.I: Benim avantajım Zeynep ile 17 yaşında tanışmam, onu genç takımından yani PAF takımından aldım. Kendi ellerimle yetiştirdim. Tanıştığımızda rap müzik sevmiyordu şimdi seviyor. Kıyafetlerini bile değiştirdim. Çok kadınsı giyinmeyi severdi. Ben ona daha rahat giyinmesini söyledim. Daha spor kıyafetler giydirdim. Belki ben olmasaydım çok daha kıskanç biri olacaktı. Onun o tarzını da değiştirdiğini düşünüyorum. En azından uğraşıyorum. Bu konuda eğitim daha bitmedi.



Çok kıskanç galiba...


Z.I: Ben Aslan burcuyum. Biraz kıskancım.


A.I: Zeynep başkalarının gözünde ofsayta düşmek istemez. Benim hiçbir kızla bir şey yapmayacağımı bilir ama bir kızla haberim çıksa çok rahatsız olur.



Telefonla sürekli kontrol eder mi?


A.I: Zeynep’in şöyle bir özelliği vardır. Arayıp “Karpuz yer misin” diye sorabilir. Beni aradığında sağımda Genel Müdür Saner Ayar, solumda Zeynep Karamehmet... Çok kritik bir toplantıdır. Ben ona “Sonra konuşalım” derim. “Hayır, çabuk söyle manavdayım” der. “Tamam yerim” dediğim zaman “Kaç tane alayım” der. “İki tane al” dersem “Niye dört tane almıyoruz” der. “Dört tane al” derim. “Ben bunları nasıl taşıyacağım” der. Zeynep telefonda soru sormayı çok sever. Kızımız Leyla bu konuda annesine benziyor. Bazen okula ben bırakıyorum. O gün benim için bitiyor. Şimdilerde “neden” diye sormayı öğrendi. Sürekli “Neden baba?” diye sorular soruyor.



Parayı bulan erkekler genelde ilk iş olarak eşini değiştiriyor. Bunun sanat dünyasında da örnekleri var. Zeynep Hanım sizin böyle bir korkunuz oldu mu?


Z.I: Acun o konularda çok mütevazı. Onun para konusunda bir açlığı yok. Böyle bir şey hiç aklıma gelmedi.


A.I: Bu dediğin doğru. Parayı bulanlarda genelde böyle olaylar yaşanıyor. Ama kimsenin özelinde ne yaşadığını bilemeyiz


Z.I: Bence bu kıroluk.


A.I: Ama bunu benim açımdan soruyorsan bir gün Zeynep ile boşanırsam bunun parayı bulmamla uzaktan yakından bir ilgisi olmaz. O da bir gün “Senden memnun değilim” diyerek terk edebilir beni. Bizim aramızdaki ayrılığın hiçbir noktasında para olmaz. Allah izin verirse ölene kadar beraberiz. Para bizim mutluluğumuzu daha artıracak bir şey değil. En fazla içinde oturduğun binalar daha iyi olabilir.



Kadınlardan davetkâr teklifler alıyor musunuz?


A.I: Alıyorumdur. (gülüyor) Elim yüzüm düzgün, ağzım da iyi kötü laf yapıyor.


Z.I: Elin yüzün düzgün olmasa da ünlü olduğun için kadın milleti hoşlanabilir.


A.I: Orada top Zeynep’e geçiyor. Ben kendimi biliyorum. Bu imtihanı Zeynep’in geçmesi lazım. Benden ofsaytlık bir durum olmaz. Zeynep bana olan ilgiyi sindirmeli. Onu da zamanla başarıyor.


Arkadaşlarım “Nasıl dayanıyorsun” diyor


A.I: Ünlülerle çok samimiyetim yok. Çevremde olan herkesi Zeynep de çok iyi tanır. Erkek muhabetinden çok hoşlanırım. Zeynep bu durumu daha çok kıskanıyor. O da kendisine ayrılamayan vakitle ilgili bir kıskançlık.


Z.I: Benim kızlardan yana değil erkeklerden yana derdim var. Acun’un erkek arkadaşlarını kıskanıyorum. Çünkü onlarla PlayStation oynuyor, daha çok vakit geçiriyor. Acun’la birlikte olmak isteyecek milyonlarca kadın olabilir ama önemli olan onun benimle birlikte olmak istemesi.



14 yıldır birliktesiniz. Heyecanı nasıl taze tutuyorsunuz?


A.I: Acun Firarda’nın bize bu konuda gerçekten bir katkısı oldu. Acun Firarda’da hep gezdim. Ben yüzde 50 Türkiye’deydim. Bu bizim ilişkimizi hep dinamik tuttu. Araya hep özlem girdi. Bu konuda şu anda biraz şanssısız. Her dakika beraberiz. Arada benim bir yurt dışına gitmem gerekebilir. Rutine gelemiyorum. Ruhum daralıyor. Evlilik içinde de bir şekilde bir değişiklik içindeyiz. Gece 12’de evden çıkarım mesela. Okan Buruk ile Emre ile PlayStation oynarız. Bir yere gitmesem bile o hafta kendime öyle aktiviteler koyarım ki Zeynep ile araya özlem sokarım.


Z.I: Biz dipdibe bir evlilik yaşamıyoruz.



Sürekli yurt dışındasınız ve yanınızda birbirinden güzel kızlar. Kıskançlık yüzünden kavga ediyor muydunuz?


Z.I: Herkes bana “Nasıl dayanıyorsun?” diye soruyordu. Acun’un daha önceden de bir televizyon geçmişi olduğu için sonuçta o işi televizyon için yaptığını biliyordum. Bir de güveniyordum.


A.I: Ama iki üç kere kıskançlık yaptın. Bir kere Güney Afrika’da bir kızı havuza attım. “Bu fazla olmuyor mu” dedi. Kız havuzdan çıkıp sempatik bir şekilde Acun deyince Zeynep bu duruma “Yuh artık” dedi. Onun dışında benimle üç dört seyahate geliyordu. Hatta bana kız gösterirdi. “Şu kızla röportaj yap” diye.


Z.I: Benim mantıksız kıskançlıklarım yok.



Evlenmeden önce çapkın bir erkek miydin?


A.I: Hiç değildim. Hatta eşim Zeynep MSN’ime girip benim bir kadınla yazıştığımı görünce onun bana ilgisi olabileceğini düşünüyor. O kız onun en şüphelenebileceği isimlerden biri. Yazışma sırasında en ufak bir şey olmadığını görüyor. Bu olayın beni 10 sene beraat ettirmesi gerekiyor.


Z.I: Bana her şeyi ispat ettiği için ona ekstradan şüpheyle bakmıyorum.


A.I: Evcil bir insanım. Evimde çocuklarımla karımla olmak bana çok zevk verir. Onun dışında bir aktivite yapıyorsam yine arkadaşımın evinde olur. Geceleri beni dışarıda çok zor görürsünüz.



Acun Ilıcalı nasıl bir baba?


A.I: Çocuğuna bağımlı yaşayan bir baba değilim. Komik bir babayım. Benim bir de 18 yaşında kızım var, Banu. Onunla arkadaş gibiyim.



Zor bir erkek mi Acun?


Z.I: Çok neşeli ama zordur.



Maço mu?


Z. I: Yeri geldiğinde evet.


A. I: Aşırı dekolte giyinmesini istemem. Göğüs dekoltesinden hoşlanmam. Özellikle evli bir kadının aşırı dekolte giymesini anlamlı bulmuyorum. Kadın bana bunu açıklamalı. “Ben dekolte giyiniyorum ama...” deyip devamını doldurmalı.



“Dekolte giyiniyorum çünkü bana yakışıyor” diyemez mi?


A.I: Bu çok samimi bir cevap değil. Dekoltenin cinsellik çağrıştırdığı bir gerçek. On erkeği çağıralım, onu da “Ben bu kıyafetten etkilenirim” diyorsa durup düşünmek lazım. İnsan beraber olduğu kişiye erkekler tarafından o gözle bakılmasını istemez. Bu çok rahatsız edici bir durum. Kimseyi yargılamıyorum. Bunu kendi eşim açısından söylüyorum. Eşimin dekolte giymesini istemem.


Z.I: Ben de yanımdaki erkeğin göğüs dekolteme müdahale etmemesinden rahatsızlık duyarım açıkçası. Bence erkeğin birlikte olduğu kadını diğer erkeklerden kıskanması gerekir.



Evli kadınların çalışmasına da karşısınız...


A.I: Ben kadınların ağır işlerde çalışmasına karşıyım. Bunu söyledikten sonra çevremdeki kadın çalışma arkadaşlarım “Keşke çalışmasak” dediler. Evlat yetiştirmek dünyanın en zor işi. Zeynep çocuklarımla ilgilenerek zaten çalışıyor.


Z.I: Ben çalışıyorum. Ama kendi işimizde. İstediğim zaman çocuklarımla vakit geçiriyorum.


A.I: Aşırı yoğun iş hayatı kadınları masumiyetten uzaklaştırıyor. İşkolik kadınlar değişiyor. Ben kadınların kadınlığını, anneliğini yaşayıp mutlu olmasını istiyorum.



Televizyon kanallarından çok büyük teklifler alıyorsun...


Şu anda çalıştığım kanalda mutluyum. Başka bir kanala gidip üç-beş katı kazanabilirim. Ama o zaman mutlu olabilir miyim bilmiyorum. 13 yıldır aynı kanaldayım. Bu mutluluğu bozma sebebim para olamaz.



Çok astronomik rakamlar teklif edildiğini duydum...


Kekeleyeceğim derecede rakamlar duydum. Hatta bana teklif edilen rakamı duyduğumda resmen kekeledim.



Ne kadar?


Rakam telafuz etmem. Çünkü az yazıyorlar moralim bozuluyor. (gülüyor)



Playstation partileriniz çok meşhur. Erkek arkadaşlarınızla birlikte sabahlara kadar süren bu partilerden eşiniz rahatsız olmuyor mu?


A.I: Zeynep ile akşam yemek yiyorum. Gece 12 gibi Playstation için evden çıkıyorum. Okan da Nihan’ı uyutuyor. Telefon açıyor “Uyudu geliyorum” diye. Herkes eşini uyuttuktan, son kontrolleri yaptıktan sonra buluşuyoruz.



Ama aynı yatakta çok fazla uyumuyorsunuz?


A.I: Turnuva sabah 5-6 gibi bitiyor. Yani sonuç olarak eve gittiğim zaman Zeynep benimle aynı yatakta uyanmış oluyor. Sistemde hiçbir problem yok. Bu haftada iki gün oluyor.


Z.I: Eğer yenememişse bu süre çok daha uzun oluyor. O yüzden Acun’un arkadaşlarına çok kızıyorum “Yenilin de eve gelsin” diye. Geçen gün arkadaşı Ekrem, Acun’u yendi. Ekrem’e “Ne olursun yenil” dedim.


A.I: Ekrem yendi kısmı sakın bu röportajda çıkmasın. Dün 5 kere berabere kaldık. “Yendi”diye çıkmasın, son bir kez daha ikaz ediyorum!..



Playstation’da Okan Buruk nasıl?


A.I: Okan en hırslılardan biri. Ama yetenekleri sınırlı, beceremiyor. Bu alemin en sıfırı Gökhan Şükür’dür. Gökhan Şükür iki pas yapamaz. Emre Belözoğlu çok iyidir. Benden daha çok galibiyeti vardır. Yüzde 60 o kazanıyorsa yüzde 40 ben kazanırım.

kaynak:Vatan